İngilizceyi anadili olarak konuşan 500 milyondan fazla kişinin yanı sıra bu dili konuşabilen ve anlayabilen toplam kişi sayısı 1-1.6 milyar. Dünyanın çeyrek nüfusundan fazlasının bu dili konuştuğunu düşünürsek, pratik yapacak birini her zaman bulacağını söyleyebiliriz.
Dünyanın en büyük şirketlerinin İngiltere ve ABD’nin finansal merkezlerinde konumlanması sebebiyle İngilizce uzun zaman önce ticaretin dili oldu. Ayrıca, ortak bir iletişim dili ihtiyacının olmasına rağmen, anadili İngilizce olanların yeni bir dil ögrenme konusunda pek istekli olmaması da İngilizcenin iş dünyası dili olmasını sağlamıştır.
Eğlence sektörün güç merkezi Hollywood olduğu için, film yapımı dili de doğal olarak İngilizce olmuştur. Filmlere çoğu zaman farklı dillerde dublaj yapılsa da, filmi orijinal dilinde izlemenin keyfi bir başka.
Yorum kiminle konuştuğunuza göre değişse de, genel olan kanı İngilizcenin üstesinden gelmesi zor bir dil olmadığı yönünde. Yeni kelimeleri anlaması oldukça kolay, ayrıca diğer dillerle olan ilişkisi bu dilleri konuşan kişilere kelimenin hangi bağlamda kullanıldığını kolayca hatırlattığı için öğrenmek daha da kolaylaşıyor.
Tarih boyunca tüm dünya çapında birçok savaş ve istilaya şahit olan İngilizcenin tarihi oldukça eski ve büyüleyicidir. Modern İngilizceyi şekillendirenler arasında Romalılar, Vikingler ve Fransızlar yer alır. Bu sebeple İngilizce, Latin, German ve Roman özelliklerini taşıyan melez bir dildir.
İngilizcenin en değerli özelliğinden birisi de esnek olması. Çok çeşitli kelime seçeneğinin olması sayesinde aynı kavramı açıklayan birden fazla seçenek bulabilirsin. İngilizcede 750.000’den fazla kelime olduğu söylenmekte (araştırmanın niteliğine göre bu sayının 1 milyon civarında olduğunu söyleyen dil bilimcileri de var), üstelik bu sayı her geçen gün artmakta (madde 8’de de değineceğimiz gibi).
Kültürel ve tarihi olaylardan etkilenmeleri sonucunda, İngiltere, ABD ve Avustralya İngilizcelerinde telaffuz ve yazım farklılıkları vardır. Ayrıca, son zamanlarda, anadili İngilizce olan ülkelerde bölgesel lehçe farklılıkları da oluşmaya başlamıştır.
İngilizceyi ikinci dili olarak öğrenen kişiler bu dilde bir şeyi çok farklı şekilde anlatabileceklerini gördükleri zaman şaşırıyorlar. Bu sebeple İngilizce için ‘ayrım yapmaz’ diyebiliriz, yani bu dili nasıl istersen o şekilde konuşabilirsin. Singapur gibi ülkeler bu özelliği ileri bir boyuta taşıyarak kendilerine has yeni bir İngilizce oluşturmuşlardır. Malay ve Çince’den de bazı özellikleri alarak oluşan Singapur’daki bu dile ‘Singlish’ denir.
Selfie. Bae. Smasual. Tüm bu kelimeler İngilizceye yeni girmiş olsa da sözlükte yerlerini aldılar bile. Diğer dillerle karşılaştırıldığında İngilizce, en çok gelişen ve sürekli olarak yeni kelimeleri (özellikle de diğer dillere çevrilmesi çok kolay olmayan selfie gibi kelimeler) hazinesine katan bir dil.
Benim İngilizce ile bağlantım aileden olsa da, bu dilin herkese açık olduğunu belirtmekte fayda var; üstelik de dünyanın neresinde gidilirse gidilsin.
Selfie’nin anlamını hala bilmeyen kalmadı değil mi?